Hür düşüncelerin Cuma'ya gidip, beyinde potansiyel izinler yaratmadığı bir blogtur. Müessesemiz de bir o kadar klimalı.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Ey Yüce Tetris

Böyle patır patır düşmekte tetrisimin blokları. Tetris tanrısına da tapıyorum tabi ki, en azından kendi tetris tanrıma farklı isimler veriyorum. “Tanrı insanın kendisidir” şeklinde diretenlerden, adını ağzına alınca çarpılcağını düşünenlere kadar geniş bi yelpazede yer buldum kendime. Sonuçta kendisi tetris tanrısı.

   Hayat bir nevi tetris oyunu. Şekil şekil blokların, kaderin silsilesi halinde yukardan gönderildiği, önüne gelen küpçüklerden, “t”ciklerden, çubukçuklardan durumun vahimiyetine göre karar verme zorunluluğu kılınan tetrisler. Hani blokları tek tek dizersiniz tetris sehpasına, böyle eksiksiz, harikulade bir oluşum oluşturursun. Tek eksiğin bir çubuktur, çubuk gelicek, dizdiğin eksiksiz dizinin yanında duracak, las vegas ışıkları vari yanıp sönecekler ve büyük bi başarı… Mutlu falan olucaksın, parmak uçları tetrisin oyun tuşlarının muadili elini yumruk yapıp havaya kaldırıcaksın, farklı bir dilde sevinç naraları atıcaksın belkide. Ama unuttuğun bişey var tabi ki, tetris tanrısı.. O sana istediği şekli kendi istediği zamanda göndermekle yükümlü. En istemediğin zamanda gelen “T” şekilli parçacıklar var ya, işte onları gönderip kıs kıs gülen bi beyefendi kendileri.

   Günümüzde kimiliri tetris tanırısına inanmamakta. “O gelen şekiller var ya, küpçükler, onların geleceği varmış gelmiş.” diyebilir bunlar, nitekim doğru olabilir de. Sonuçta tetris sadece kurulu bir düzen, kuranı belli olmayan. İnsan zekası eşsiz, özellikle entrikalar, şehir efsaneleri üretmek konusunda. Hayatının tetrisinde de neyin nerden geldiği hakkında bi fikrin yok, olmıycakta. Senin üstüne düşen gelenleri en güzel şekilde değerlendirip daha sonra işine yarıyacak olanı beklemek. Sıkıntı beklerken ne yapıcağından süre gelmekte işte. Bazılarını görürsün toplanmışlar, omuza omuza vermiler, tetris tanırısı huzuruna çıkmışlar. Bunların bir kısmı tetrisn tanırısına duvarda bulur dikilir ağlar, kimisi dört ana yönden birisini seçmiştir, sürekli o tarafta arar, kimisi adına şarkılar söyler.. Gün gelir zat-i sunguru duvarda arayanlarla, ararken yönünü sapıtanlar karşı karşıya gelir birbirlerine girerler. Diğerleri onlara acır, tetris tanrısı mı ? O sadece sırıtır ? T’lerini yollar, kübik şeytanlarını..

   O yüzdendir ki kendi çubuk meleğini beklerken, başkasının kübik şeytanına kıs kıs gülenlerde bi gün kaybediceklerdir. Sonsuz bi tetris henüz vuku bulmamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder